İçeriğe geç

Das er mi sie mi ?

Das er mi, sie mi? Almanca’da Cinsiyetli Pronomlar Üzerine Bir Düşünce

Almanca öğrenmeye başladığımda, ilk karşılaştığım zorlayıcı şeylerden biri, pronomların (zamirlerin) cinsiyetli olmasıydı. Yani, bir şeyin ya da birinin ‘er’ mi, yoksa ‘sie’ mi olduğuna karar vermek gerçekten kafa karıştırıcıydı. Bu küçük detay, bence, Almanca’nın en dikkat çekici ve bazen zorlayıcı özelliklerinden biri. Ama düşününce, dilin bu şekilde cinsiyetle ilgili seçici olması aslında çok daha derin bir anlam taşıyor. ‘Das er mi, sie mi?’ diye sorarken aslında dilin, kültürün ve toplumsal normların nasıl şekillendiğini de sorguluyorum. Hadi gelin, bu konuya biraz daha yakından bakalım.

1. Almanca’da Cinsiyetli Zamirler: Neden ‘Er’ ve ‘Sie’?

Almanca’da ‘er’ ve ‘sie’ pronomları, cinsiyetli dilin somut örnekleridir. Ancak, cinsiyetli bir dil kullanımı sadece Almanca’ya özgü bir özellik değil, pek çok başka dilde de benzer durumlar bulunuyor. Türkçede de ‘o’ zamiri genel bir zamirdir ama Almanca’da her şeyin cinsiyetiyle bağlantılı olarak zamirler değişiyor. Örneğin, bir erkek için ‘er’, bir kadın için ‘sie’, nötr bir nesne veya kavram içinse ‘es’ kullanıyoruz. Hani bazen “bu kadar da olur mu?” dediğim durumlar oluyor. Çünkü düşününce, aslında biz bir şeyi ya da birini tanımlarken ne kadar çok şey belirliyoruz. Cinsiyet bu tanımlamaların neredeyse her zaman bir parçası haline geliyor. Ama birine ‘er’ mi, ‘sie’ mi diye sorarken, aslında biraz da toplumsal cinsiyet rollerine ne kadar takıldığımızı düşünüyorum.

Mesela ofiste bir gün, Almanca konuşan bir arkadaşımın yanında “Das ist mein Kollege, er ist nett.” (Bu benim arkadaşım, o nazik.) dedim. Ardından fark ettim ki, aslında o kişinin cinsiyeti hakkında hiç düşünmemiştim. Sonra “Bu cümleyi aynı şekilde bir kadına söylesem, ‘sie’ mi kullanmam gerekirdi?” diye sordum. Burada, Almanca’nın cinsiyetli yapısının beni ne kadar düşünmeye zorladığını fark ettim. Türkçe’de ise ‘o’ kullanıyoruz ve gerçekten kişinin cinsiyetini sorgulamadan sadece bir referans yapıyoruz.

2. Almanca’da Pronomlar ve Toplumsal Cinsiyet Anlayışı

Almanca’nın cinsiyetli zamirlerinin ötesine geçmek gerekirse, bu dilde cinsiyetin dilsel anlamda nasıl algılandığı da bence önemli bir konu. Bu konuda sürekli olarak kendi kendime düşündüğüm bir şey var: Almanca konuşan toplumlardaki cinsiyet anlayışı ve bunun dildeki yansıması ne kadar etkili? Cinsiyetin dilde bu kadar belirleyici olması, toplumda da cinsiyet rollerine olan bakışı şekillendiriyor olabilir mi? Birçok dilde olduğu gibi, Almanca’da da cinsiyetli zamirler, toplumsal normları güçlendiren bir unsur olabilir. Yani, dil sadece iletişim için değil, aynı zamanda toplumun değer yargılarını ve düşünce biçimlerini de yansıtıyor.

Örneğin, Almanya’da son yıllarda kadınların daha fazla iş gücüne katılmaları ve toplumsal rolleriyle ilgili farkındalık arttıkça, dilde de bazı değişiklikler gözlemlenmeye başladı. Bu, özellikle medya ve edebiyat dünyasında kendini göstermeye başladı. Cinsiyetin dildeki bu yansıması, insanların günlük yaşamda, iş dünyasında ve kişisel ilişkilerde nasıl iletişim kurduklarını etkiliyor. Tabi bu da bende, ‘Das er mi, sie mi?’ sorusunu daha farklı bir açıdan düşünmeme neden oldu. Dili kullanırken, bazen insanların birbirini nasıl algıladığını ve toplumsal normları nasıl içselleştirdiğini fark etmek önemli. Dil, bazen en derin toplumsal yapıları da ortaya koyuyor.

3. Türkçede ve Almanca’da Cinsiyetli Dil: Kültürel Farklar

Türkçede ‘o’ zamiri, cinsiyeti ayırt etmeyen tek zamirken, Almanca’da her şeyin cinsiyeti var. Bu fark, iki dil arasındaki kültürel farklılıkları da yansıtıyor. Türkçe, cinsiyet konusunda çok daha tarafsız bir dil. Almanca’da cinsiyetli pronomlar, dilin içinde bir çeşit toplumsal yapıyı yansıtıyor. Ben İstanbul’da yaşayan biri olarak, sokakta, iş yerinde, günlük yaşamda daha fazla cinsiyet odaklı bir dil kullanıldığını gözlemliyorum. Hangi kelimeleri kullandığınız, toplumsal konumları ve bireylerin kimliklerini nasıl inşa ettiğini etkiliyor. Örneğin, Almanca’daki ‘er’ ve ‘sie’ gibi ayrımlar, dilin ne kadar belirleyici olduğunu gösteriyor. Türkçe’de böyle bir durum yok. Bizim ‘o’ zamiri, cinsiyetten bağımsız olarak her şeye referans verebiliyor.

Bir gün, bir arkadaşım Almanca dersinde bana şunu sormuştu: “Türkçede cinsiyetli zamirler olmadan nasıl iletişim kuruyorsunuz?” Bu soruya yanıt vermekte zorlandım, çünkü Türkçe’de bu konuyu hiç düşünmedim. Gerçekten de cinsiyet, dilde çok belirleyici bir öğe değil. Ancak bir yabancı dil öğrenmeye başladığınızda, işte o zaman fark ediyorsunuz ki, dil, bir kültürü ve toplumun düşünce yapısını derinlemesine etkileyen bir araçtır.

4. Dilin Geleceği: Cinsiyetli Zamirlerin Rolü

Geleceğe baktığımda, ‘das er mi, sie mi?’ sorusunun daha farklı bir şekilde ele alınabileceğini düşünüyorum. Bu sorunun yanıtı, sadece Almanca’dan değil, dilin ve toplumsal cinsiyetin geleceğinden de türetilen bir düşüncedir. Dünya genelinde cinsiyet eşitliği ve toplumsal cinsiyetin daha fazla sorgulanmasıyla birlikte, cinsiyetli dil kullanımına karşı alternatif çözümler de gelişiyor. Örneğin, Almanca’da ‘they’ zamirini kullanma gibi bir eğilim ortaya çıkmaya başladı. Bu, dilde cinsiyetin daha az belirleyici olmasına dair önemli bir adım olabilir. Türkçe ise bu konuda daha esnek bir yapıya sahip, ama yine de sosyal medyada ve halk arasında daha eşitlikçi dil kullanımı konusunda artan bir farkındalık var.

Sonuç olarak, ‘das er mi, sie mi?’ sorusu, aslında sadece bir dil meselesi değil, toplumsal cinsiyet ve dil ilişkisini sorgulayan bir konu. Dil, kültürün ve toplumların bir aynasıdır ve zaman içinde değişen toplumsal normlarla birlikte evrilebilir. Belki de gelecekte, daha nötr ve eşitlikçi bir dil kullanımı yaygınlaşacak. Kim bilir, belki bu, toplumsal yapıları daha eşit bir hale getirecek önemli bir adım olabilir. Ama şu an için, dildeki cinsiyetli zamirler, sadece kelimeler değil, aynı zamanda toplumların tarihini ve değerlerini yansıtan birer izdir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir